20 Comments
Aug 9Liked by İnan Özdemir

47 yaşındayım. Çocukken Sergei Bubka'yı izledikten sonra elde oklava onu taklit etmeye çalışırdım. Geçtim madalyayı göğsünde ay yıldız olan bir atleti elinde sırıkla olimpiyat finalinde görmek bir hayaldi bizim jenerasyon için. Geçen yıllar içerisinde patlayan doping skandalları sporun Olimpos'u olarak gördüğüm atletizmden soğutmuştu beni ama her daim göz kenarıyla takip ederdim sırıkla atlama branşını. Ve yıllar geçti bir çocuk çıktı, göğsünde al yıldız ile Tokyo olimpiyat oyunlarında final gördü ve "iyi bari gözümüz açık gitmeyeceğiz" dedirtti ben ve benim gibilere. Pandemi yüzünden şaşaası kaybolmuştu oyunların ama olimpiyat olimpiyattı. Geçen yıllar benim yolumu da Macaristan'a düşürmüştü ve bir gün internette dolaşırken Dünya Şampiyonasının Budapeşte'de olacağını gördüm. Türkiye'den bir çocuğu Duplantis'in rekor kırma ihtimalinin olduğu bir dünya şampiyonası finalinde çıplak gözle izlemek! Hemen bilet aldım bir hayale canlı şahit olabilmek için sırıkla atlama müsabakasının yapılacağı bölüme nazır bir yerden. Ve o gün çattı geldi, eşimle koşa koşa çıktım tribünlere çıkan merdivenlerden ve yerime oturdum. Ortada bir sorun vardı. Bilenler bilir, sırıkla atlama müsabakasının yapıldığı bölüm koşu pistinin dönemeçli bölümlerine denk gelir, bu şampiyona özelinde yeri değiştirilmişti. Bizim bulunduğumuz yere çok uzaktı. Nasıl sinirlendiğimi ve sövdüğümü anlatamam. Koşa koşa o bölüme gittim, ayakta da olsa bir şeklide Ersu ve Duplantis'i yakından izleme şansını buldum. Çocuklar gibi mutluydum.

Ve 5 Ağustos 2024... Eurosport-Macaristan sağolsun, sadece sırıkla atlama müsabakasını gösteren bir yayın vardı. Bu sayede müsabakayı başından sonuna kadar takip etme şansını buldum. Bir ara hüngür hüngür ağlamadım değil. Göz yaşları sevinçten değil mutluluktan süzülmüştü. Ülkemden bir çocuk hiç geri adım atmadan çıkıp sonuna kadar mücadelesini yapmıştı. Bazı şampiyonlar madalyasızdır...

Biliyorum, eleştiren çıkacaktır ama Ersu'nun olimpiyat beşinciliği Türk spor tarihinin en önemli beş hadisesi içerisindedir. Neye göre, kime göre diyen de olacaktır muhakkak. "Olimpiyat oyunlarının üç temel direğinden birisinin en zor branşlarından bir tanesi" yanıtını verebiliyorum ancak. ..

Yazınızı görünce dayanamadım, duygularımı paylaşmak istedim. Umarım laf kalabalığı yapmamışımdır. Saygılar...

Expand full comment
author

Ne kadar güzel yazmışsınız hikâyenizi, sırıkla atlamayla ilişkinizi, Budapeşte maceranızı... Laf kalabalığı ne demek, çok mutlu oldum okuduğuma. Olimpiyatın insana nasıl ilham verdiğini, Bubka gibi sporcuların nasıl aslında basit atletler değil, milyonlarca insana kılavuzluk eden ikonlar olduğunu harika anlatmışsınız.

Son bölümdeki "Biliyorum, eleştiren çıkacaktır ama Ersu'nun olimpiyat beşinciliği Türk spor tarihinin en önemli beş hadisesi içerisindedir. Neye göre, kime göre diyen de olacaktır muhakkak. 'Olimpiyat oyunlarının üç temel direğinden birisinin en zor branşlarından bir tanesi' yanıtını verebiliyorum ancak" iddianıza da yürekten katılıyorum. Spor tarihimizin en özel başarılarından biriydi bence de. Pek çok madalyanın önüne koyarım Ersu'nun beşinciliğini. Los Angeles'ta da kürsünün geleceğine inanıyorum.

Expand full comment

Geri dönüşünüz için teşekkür ederim. Bir cümlem yanlış olmuş, şu şekilde düzeltmek isterim:

Göz yaşları üzüntüden değil mutluluktan süzülmüştü. Belki de "hüzünle karışık mutluluktan" demek daha doğru olur...

Saygılar

Expand full comment
Aug 9Liked by İnan Özdemir

Ülkemizdeki siyasi kirlenmişlik, ne yazık ki spor, sanat, eğitim gibi birçok alanda etkisini göstermeye devam ediyor. Bu durum değişmediği sürece, bu alanlarda ilerlemek de mümkün olmayacak. Bu noktada, sporcularımıza büyük bir sorumluluk düşüyor. Karşılaştıkları haksızlıklara karşı seslerini korkusuzca yükseltmeleri, başkaldırmayı öğrenmeleri gerekiyor. Kazandıkları galibiyetler sonrası siyasiler yerine emeği geçen takım arkadaşlarına, hocalarına ve taraftarlarına teşekkür etmeyi tercih etmeliler. Belki de bu yüzden, voleybol kadın milli takımımız göz bebeğimiz haline geldi; çünkü onlar, ne olursa olsun, seslerini korkusuzca çıkartabiliyorlar. Ülkenin gençleri, başkaldırmayı yeniden hatırlamalı ve bu ruhu canlandırmalı. Olimpiyat oyunlarının açılışında verilen güçlü mesajlar gibi, sporun gücüyle topluma cesaret ve umut aşılanmalı.

Expand full comment
Aug 10Liked by İnan Özdemir

Derya Büyükuncu da yanılmıyorsam büyük oranda kendi çabasıyla üst üste 6 olimpiyata katılmıştı ama haliyle sonuncu olunca alay konusu olmuştu. Biz hiç yatırım yapmadan, hiç destek olmadan sürekli başarı bekliyoruz. Ne verdin de ne bekliyorsun? Futbol üzerinden dünya para dönüyor ama sonuç? Sadece takım bazında 24 yıl önce kazanılmış iki avrupa kupası, istikrar yok. Gerisi içeride birbirimizin kafasını gözünü patlatmacadan ibaret.

Expand full comment
author

Dediğiniz gibi, "Biz hiç yatırım yapmadan, hiç destek olmadan sürekli başarı bekliyoruz. Ne verdin de ne bekliyorsun?" cümlesi bizim spora bakışımızı özetliyor. Yatırımın yapıldığı, desteğin verildiği federasyonlarda da o destek ne kadar antrenöre ve sporcuya gidiyor, bunu doğru düzgün denetleyecek bir mekanizma da yok. Dolayısıyla ortada ciddi bir düğüm var.

Expand full comment
Aug 9Liked by İnan Özdemir

knicks yazısı bekliyoruz abi

Expand full comment
author

İkinci yazı, Rüya Takım'a dair olacak. New York'u da düşüneyim, belki başka türlü bir formatta yazarım :)

Expand full comment
Aug 10Liked by İnan Özdemir

Ersu'yu Tokyo'da tanımıştım. 10. olmasına rağmen böyle bir branşta yarışabildiği için o anda radarıma almıştım kendisini. Sonrasında Akdeniz Oyunlarında kazandığı altın madalya ve katıldığı şampiyonaları takip etmeye başladım. Bu yıl oyunlar başlamadan önce yarışını en çok beklediğim sporculardandı. Yarışma boyunca zaten Yunan sporcu Karalis'ten korkuyordum. 4. olduğu Tokyo'dan bu sefer bronzu alır diyordum ki öyle oldu. Ersu sezon en iyisini yaptı ve harika gidiyordu. O an sosyal medyada herkes onu bekliyordu. Sanki ülke olarak oturup erkekler sırıkla atlama finalini izliyorduk. Ersu bunu başardı en çok, spor deyince sadece futbol gelen bir ülkeye sırıkla atlama finalini izlettirdi.

Ersu'dan sonra zaten Duplantis'in şovunu merak ediyordu herkes. Hayatım boyunca nasıl bir heyecanla o akşamı izlediğimi unutamam. O akşam State de France'da olmayı çok isterdim, Duplantis'in üçüncü ve son hakkında kendi rekorunu tekrar 1 cm ile yenilemesini izlemenin ve öncesinde kırdığı ilk olimpiyat rekorunu, o havayı solumayı o heyecanı orada yerinde yaşamayı çok isterdim. Fakat ekranda dahi yaşanılanları, tarihi finali izlemenin yeri bambaşkaydı.

5 Ağustos 2024 : Ölene dek sporun kıyısında köşesinde olmaya devam edersem hep unutulmaz olarak kalacak. Yaşattığın heyecan için Duplantis'e, yaşattığı heyecan gurur da ekleyen Ersu'ya sonsuz teşekkürler.

Expand full comment
author

Yorumunuz için çok teşekkürler. Şu söylediğiniz "O an sosyal medyada herkes onu bekliyordu. Sanki ülke olarak oturup erkekler sırıkla atlama finalini izliyorduk. Ersu bunu başardı en çok, spor deyince sadece futbol gelen bir ülkeye sırıkla atlama finalini izlettirdi" kısım, benim de dikkatimi çekti. Twitter'da, Ekşi Sözlük'te binlerce yorum gördüm, pek çok insan ilk kez sırıkla atlama izlediğini ifade ediyordu. Hatta bu yüksekliği pas geçme, hata yaptıktan sonra bir sonraki yüksekliği deneme gibi taktiksel hamleler, ilk kez izleyen insanları çok etkilemiş. O yüzden Tokyo'dan buraya taşıdığı mirası epey büyütmeyi başardı Ersu. Los Angeles'ı heyecanla bekliyoruz.

Expand full comment
Aug 10Liked by İnan Özdemir

Neyi yanlış yaptığımız veya neyi eksik yaptığımıza dair kendimden bir örnek vermek istiyorum. Eminim, benzer durum birçokları için de geçerlidir. Çocukluğumdan beri spora çok ilgili biriydim. Televizyonda verilen her spor müsabakasını (Olimpiyat, Diamond League, Dünya Kupası, Basketbol Dünya Şampiyonası, bilardo vb.) zevkle izlerdim. Spora bu kadar ilgili biri olmama rağmen hayatım boyunca hiç gülle, cirit, disk atmadım. Kumlu bir havuzda limitimi zorlayarak uzun atlama denemedim. Yükseklik barı olan bir yerde sırt üstü düşerek yüksek atlama yapmadım. Tahmin edeceğiniz üzere, sırıkla atlama da yapmadım. Özetle, koşu hariç atletizme dair hiçbir fikrim yok. Çocukken bir beden dersinde atletizm sahasına gidip bunları denemek zor muydu? Neden yapılmadı?

Ben bu branşları denesem olimpiyat şampiyonu mu olacaktım? Tabii ki hayır, ama hayatında bu aktiviteleri daha önce hiç denemeyen, ilk defa deneyen 1.000.000 öğrenci içerisinde: 'Oha, sen daha önce atladın mı?' 'Nerede öğrendin sen bunu?' sorularını alan, 'Sen hafta sonu gel de seni bir de Orhan Hoca görsün' önerisini alan kişiler olacaktı. Kısaca, belki de olimpiyata giden yolun ilk adımları atılacaktı. Ersu için 2014'te olan başkalarına da olacaktı. Ancak, bize okul hayatımız boyunca 'futbol' ve 'basketbol' dışında bir spor yapma opsiyonu yokmuş gibi davranıldı. Ufkumuz da bununla sınırlı oldu tabii.

Özetle 'Türkiye sporcularına futbol ve basketboldan başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.' Hal böyleyken sırıkla atlamada 5.liğe sevinmemek, tek kelimeyle abes. Umarım 5.liğe üzülmeyi hakettiğimiz zamanlar da gelir bir gün. Ama maalesef bugün o gün değil.

Expand full comment
author

Olimpiyat karnelerimizin hep madalya tablosu üzerine değerlendirilmesine bu yüzden anlam veremiyorum ben de. Dediğiniz örnekten yola çıkalım. "Bize okul hayatımız boyunca 'futbol' ve 'basketbol' dışında bir spor yapma opsiyonu yokmuş gibi davranıldı. Ufkumuz da bununla sınırlı oldu tabii." Bu cümle zaten olimpiyatın gerçek önemini gösteriyor bize. Futbolu çok sevdiğini iddia eden ama insanlara halı saha kiralayıp parayla futbol oynamak dışında bir imkân sunmayan bir spor politikamız var. Yani atletizme, yüzmeye gelene kadar aslında bedava futbol oynayacak alanları bile olmayan şehirlerde yaşıyoruz.

Gerçek bir spor politikamız olsa zaten atletizm, yüzme, jimnastik gibi sporlarla insanları erken yaşta, okullarda tanıştırıp sağlıklı, aktif, beraber çalışmayı, mücadele etmeyi öğrenen, kazanmanın ve kaybetmenin ne olduğunu anlayabilen bireyler yetiştiririz. O bireyleri yetiştirirsek, o bireylerden sporcular da çıkarırız antrenörler de medya mensupları da... Hiçbir şey çıkarmasak bile sağlıklı bir toplum meydana getiririz. Olimpiyat bu yüzden önemli. Milyonlarca insan hayatları boyunca görmedikleri sporları ekranda izliyorlar ve "Ya acaba yapabilir miyim?" diye düşünüyorlar. O tutkuyu, o merakı nasıl büyütebiliriz, nasıl istikrarlı bir politikaya çevirebiliriz, biraz buna kafa yormamız lazım.

Expand full comment
Aug 10Liked by İnan Özdemir

Tesadüfen yaşayan, tesadüfen ölen bir ülkeyiz bunun olimpiyatlara yansıması da tesadüfen, bireysel çabalarla gelen, kaçan madalyalar oluyor olimpiyata sporcu göndermek en büyük hedef olmalı ama 85 milyonluk bir ülkenin neden tek bir altın çıkaramaması da sorgulanmalı. İnan çok güzel yazmış üzerine söylenecek pek söz yok, ben her şeyi geçtim yenilgiyi kabullenememiz konusuna da değinmek istiyorum. Madalya maçına çıkıyorsun maçı 5-0 kaybediyorsun ve antrenör sahaya atlayacak, rakip takımın hocasını, hakemi artık önüne kim çıkarsa bıraksalar dövecek. Bir diğeri yine madalyayı kaybediyor ve rakibin suratına bile bakmıyor, rakibi madalya maçını kazanmış bizimkinin elini sıkmak için ringde bekliyor, resim bu. Olimpiyat sahnesinde gömek istediğimiz Türkiye bu mu, bu kadar zor mu yenilgiyi kabullenmek? Olimpiyatlarda gururlanmayı geçtim artık bitse de daha fazla utanmasak dediğimiz noktaya doğru yaklaşıyoruz. Spor bakanının attıgı tweet'den, kurtlar vadisi müzikleriyle kutlanan madalya kutlamalarından artık kafayı kaldırıp biraz da gerçekleri konuşmak, görmek lazım. Yoksa rakibin favori olduğu maçları kaybettiğimizde rakip zaten daha güçlüydü, bizim favori olduğumuz maçları kaybedince de hakem bize haksızlık yaptı diye söylenmeye devam edersek bırakın altını bugün aldığımız gümüşleri, bronzları da ileride çok arayabiliriz. Birileri ilerlerken yerinde saymak da geriye gitmektir.

Expand full comment
author

"Bu kadar zor mu yenilgiyi kabullenmek?" konusunu yıllardır düşünüyorum. Sıcağı sıcağına sporcuların tartışmasını, itişmesini anlarım ama boks kafilemizin antrenörünün orada hem maç sonu tavırları hem de açıklamaları bana da çok anlamsız geldi. Sporcunun başarısını büyüten, verdiği emeği anlatan, gümüşün önemini belirtecek kısa bir konuşma gayet yeterli olabilirdi.

Çok teşekkürler katkınız için.

Expand full comment
Aug 9Liked by İnan Özdemir

Osman Aşkın Bak'ın olimpik sporcularımızın ne kadar gerisinde olduğu Çin maçından sonra Eda Erdem'in soğuk, mesafeli ve önemsemeyen teşekküründen bile anlaşılıyor. Amatör olarak spor yapanlar bile birçok sporun fiziksel ve psikolojik olarak ne kadar zor olduğunu biliyor ve sporculara büyük saygı duyuyor. Bakan da iki arada bir derede "cumhurbaşkanımızın da selamı var" diyor, oyuncuları gönülden tebrik etmek yerine

Expand full comment
author

Zaten sorunlardan biri de her maçtan, her madalya ihtimalinden sonra bakanların, federasyon başkanlarının bu kadar öne çıkması. Özellikle başarıya yakınsak takım elbiseliler her yerde. Başarısızlık durumunda herkes ortadan kayboluyor.

Expand full comment

Yazınız çok güzel,okumaya değer bir yazı fakat eksik bence, yazının diğer yarısı

son 5 olimpiyatı basit istatistiklerle analiz eden, altyapı tesislerini, lisanslı sporcu sayılarını ortaya koyan, spor kulüpleri, spor okulları ve yüksek okulların durumunu belirten bir şekilde olsa sorunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyardı.. teşekkürler

Expand full comment
author

Ben teşekkür ederim. En başta sorunu doğru teşhis etmenin önemli olduğuna inanıyorum, siyaset ve federasyonlar kadar medyanın da sorumluluklarını doğru şekilde yerine getirmesinin önemli olduğuna inanıyorum. Fakat bu tek yazılık bir mesele değil. Bu konu üzerine daha farklı yazılar da yazmayı planlıyorum.

Expand full comment

Kanımca medyada ortada dolaşan çok başarısız bir olimpiyat geçirdiğimiz söylemini çok yanlış buluyorum. Soruyu nasıl sorduğumuza bağlı olarak bence başarılıyız. Zira 8 madalya kazanmış, bu sayıyı da sadece Tokyo 2020, Atina 2004, Roma 1960 ve Londra 1948'de geçmişiz. Unutmayalım ki çok başarısız derken, Olimpiyatlarda ter dökmüş sporcularımıza da biraz haksızlık etmiş oluyoruz. Tokyo 2020ye kadar alınan 41 altın madalyanın 29u güreş 8i halter. Başarısız olduğumuzu düşünenlerin sorması gereken asıl soru neden eskiden bu kadar altın aldığımız branşlarda - yani güreş ve halterde - artık başarıya ulaşamıyoruz olmalı. İki branşta 5 altın alacağımıza yüzme, sırıkla atlama, yüksk atlama, cimnastik, voleybol ve nice başka branşlarda finallerde bir varliğimizin olması bana çok daha keyif veriyor açıkcası. Zaten ülkedeki başarı tanımı yanlış ama bu çok daha uzun bir tartışma konusu. Saygılarla, sizleri keyifle takip ediyoruz her zaman

Expand full comment

Ekran basinda ''neden madalya alamiyoruz'' diye kendimi tutamayip sinirlendigim anlarda acaba yanlis mi yapiyorum derken bu yaziyi okumak benim bazi dusuncelerimi kalibre etmemde yeniden bir pusula oldu. O kadar fazla etmen var ki dogru sonuca gitmek icin bir an yeniden sporcunun neredeyse en son suclanmasi gereken kisi oldugunu yeniden animsadim. Enfes bir yazi, cok cok tesekkurler.

Expand full comment